31 Mayıs 2014 Cumartesi

1 Haziran: Uykusuz gece

Bundan tam 1 sene önce, 31 Mayıs'ı 1 Haziran'a bağlayan gece, yine gece saat 03 civarı, ben yine aynen bu geceki gibi uyuyamıyordum. Sadece 10 saat önce kucağıma vermişlerdi Maya'yı ve o ilk gece, o normal doğumda salgılanan adrenalin mi, bağlanma hormonu oksitosin mi, mutluluk hormonu serotonin mi, ya da sadece bu minicik "şey"in benim kızım olduğu gerçeğiyle yüzleşmenin heyecanı mı, bilmiyorum, Maya koynumda mışıl mışıl uyurken, ben heyecandan sabaha kadar gözümü dahi kırpmamıştım. Oysa ölesiye yorgun olmam gerekirdi. Ama ben saatlerce izlemiştim onu. Koridorların en sessiz olduğu anda bile, sanki tüm dünyanın uyuduğu anda bile, gözümü ayıramadan izlemiştim.

Şimdi içeride odasında uyuyor ve ben uykusuz, içim kıpır kıpır yine düşünüyorum. Tüm bir seneyi, zorluklarıyla, mutluluklarıyla, şaşkınlıklarıyla, durumun komikliğine katıla katıla gülme ve çaresizlikten hüngür hüngür ağlamalarıyla, hayatımın en DOLU geçen bir senesini düşünüyor ve yine uyuyamıyorum.

Tam 1 sene oldu. Bugün benim "minicik" kızım tam 1 yaşında, çıtı pıtı bir cimcime oldu.

Anan iyi ki doğurmuş seni Maya! Anan kendini tebrik ediyor. Daha doğarken ne fırlama olacağın belliydi zaten (tıklayalım, hatırlayalım) ama bir de üstüne annenin acemiliği eklenince, ne şenlikli geçti şu 1 sene vallahi anlamadık. Bazen kendimi tımarhanede, bazen bulutlar üstünde, bazen kabuslar evinde, bazen mis gibi kokan sıcacık evimde hissettim bu sene. Psikopata bağladım anlayacağın, soldan soldan geldiler, geldikleri gibi de gittiler. Velhasıl; başardık be yavrum, hepimiz hayatta kaldık günün sonunda. Bizden de ana baba oldu yani, olabildi. Baban bu sabah anana "congratulations, we survived this year!" (tebrikler bu sene hayatta kalmayı başardık) dedi ya yavrum, gerisi boş..

Sensiz hayat harikaydı. Özgürlükler, kendi burnunun dikine gitmeler, gezmeler tozmalar, keyfi ve kahyasıyla takılmalar falan süperdi. Sonra sen geldin, şöyle bir ayağımız takılır gibi oldu ama babanla birbirimize destek vererek bir şekilde toparladık ve seninle gezmeler, tozmalar, senin kendi burnunun dikine gitme ve özgürlük adımlarını izlemeler, senin kahyan olmalar ama aynı zamanda da senin gibi bir palyaçoya sahip olmanın getirdiği bazen katılacak kadar gülmelerle güzelleşti hayat. Yevvvvvrum benim beh! Sen benim bambinam (yavru ceylanım) babanınsa Affenhund (maymunköpek)'isin, biz de senin DA-DA ve MAM-MA'nız. Öyle bir komik aile olduk işte; iki deli, bir zırdeli..

Annelik zor be kuzucuğum. Bana anne olmadan önce verdiğim demeçlerimi bir bir yalattın, kendi borunu düttürdün, düttürüyorsun ve de korkarım düttüreceksin. Düşe kalka daha yolun çok başında olduğumu bilerek genlerime kazılı mehter marşı eşliğinde ilerliyorum, inşallah patikalarda kaybolup babanne kılığına girmiş kurtun midesini boylamam. Babanın da sakalı ağardı 1 senede, beyaz atıyla uyumlu birkaç tüy beyaz sakalı oldu, ayrıntıya girmeyeyim adam çöktü ayol. Velhasıl, Allaha çok şükür, akıl sağlığımız yerinde sanırım (deli deliliğini bilir mi, a deli demezler mi şimdi) öyle işte düşe kalka bizden de ana baba olduğunu elaleme kanıksattık sanırım. Toplu kanaate göre en zoru bu ilk seneymiş diyorlar. Artık önümüzdeki sene icraat senesi; böyle güven bunalımları, o mu bu mu şu mu'lar geride kalacak bu sene artık. İnanıyorum, öyleyse varım be bebeto! Annelik zor ama sen bana öğretiyorsun kuzu, sağol varol, oh oraya az vurdun, bir kaç tekme daha salla yavvvrum benim.

Çok güzel bir günde, iyi ki doğmuşsun bambinam Maya! Nice sağlıklı, mutlu, şansı bahtı yolu açık, güzelliklerle, sevgiyle ve gülüşlerle dolu senelerin olsun cimcimem.. Anne ve babanla birlikte büyü, hayırlı bir evlat ol bize ve insanlığa!

E o zaman: Gel 2. sene, beri geeel.. Aman gözünü seveyim güzel, sakin ve barışçıl gel!

26 Mayıs 2014 Pazartesi

İkinci çocuğumuz J.

Beyaz Atlı Prens'in kuzeni, Maya'dan 5 ay küçük kızı J.'nın vaftiz ailesi olmamızı teklif etti. Bu oldukça büyük bir onur, aynı zamanda da büyük bir sorumluluk demek. Allah korusun, çocuğun anne ve babasının vefatı halinde çocuğun yasal velayetini yüklenmemiz gerekecek. Böyle bir durumda, bizdeki gibi anane ve dedeler ya da teyze ve amcalar almıyor burada çocuğu. Ailenin önceden vasi tayin ettiği bir çift, bazen aileden bile olmasına gerek olmadan çocuğun yetiştirilme sorumluluğunu alıyor. Kanunen öncelikli tayin edilmiş başka bir vasi olmadığı sürece, hıristiyan ailelerde bu kişi çocuğun vaftiz annesi ve babası oluyor. Yani biz.

Beyaz Atlı Prens hemen ve heyecanla kabul etti, çok sevindi, onur duydu. Ben de ilk heyecanla tabii çok duygulandım, onca kişi dururken demek ki aile olarak bizi örnek almış, beğenmişler dedim. Demek ki çift olarak ve çocuk yetiştirme tarzımıza bakılarak, biz dışardan güven veren insanlarız. Ne güzel, insan gurur duyuyor, heyecanlanıyor.

Sonra gece yatınca tabii aklıma takıldı bu iş. Allah korusun, olmaz inşallah ama ya bir felaket olursa.. J.'yı kendi çocuğumuz kadar sevebilecek miyiz, kendi çocuğumuzla eşit imkanlar verebilecek miyiz, kendi çocuğumuzdan ayırmadan, eşit, adil davranabilecek miyiz? Ben ki kendi kanımdan ikinci bir çocuğum olursa Maya kadar sevebilir miyim ki diye düşünen bir insanım (kardeşim de olmadığı için, bu tip sevginin bölünmesi, katlanması falan bana yabancı kavramlar, sanırım iki çocuk sahibi olmadan tam anlamıyla anlayamam da). Bir şekilde yaparız heralde, severiz J.'yı da, neden sevmeyelim ki.. Kötü cadı da değilim, elbet ona da kalpte bir sevgi bölümü açılır, bir kap yemek konur. Belki "emanet" diye özel bir yere konur, daha kıymetli olur. Bilinmez. Allah bizi bununla sınamasın inşallah. Vaftiz ailesi olmak lafta kalsın. Temennim bu yine de..

Öte yandan, hala uyku tutmadı, çünkü ordan "peki bize birşey olursa"ya geldim. Ki bunu düşünmek iyice zor, insanı resmen terletiyor. Allah bana da babasına da kızımızın büyüdüğünü görmeyi, yetişkin ve hatta yaşlı oluşunu izlemeyi nasib etsin, güzel günlerini göstersin inşallah. İnsan hiç aklına getirmek istemiyor ama bence düşünmek lazım böyle şeyleri. Düşündüm ben de gece boyu..

Bize birşey olsa Maya'yı kime emanet edebiliriz..? Ne kadar zor bir karar yarabbim. Aileyi, arkadaşları tek tek gözünün önüne getiriyorsun, eksilerini artılarını düşünüyorsun. Mesela çocuklu ya da çocuk büyütmüş biri mi olmalı yoksa çocuksuz, belki de hatta bekar biri mi? Çocuklu biri avantaj gibi gözüküyor ama işte kendi çocuğundan ayrı tutarsa, kayırırsa korkusu. Çocuksuz biri bunalırsa, çocuk yetiştirmek zor gelirse.. Büyük anne ve babalar desen, yaşlı insanlar artık hepsi, hem bizden farklı düşünüyorlar ve farklı uygulamaları var, hem de onların da bir yaşamları var, emekliliğe geldiler, baştan çocuk, ergen dertleriyle uğraşmaya enerjileri de yok. Sonra biri Türkiye'de, diğeri Almanya'da. Birine versen diğeri neden bize vermedi der üzülür. Arkadaşlarıma baktım, Türkiye'dekileri geç. Yani hepsi harika insanlar ama Türkiye'de çocuk büyütmek çok zor zanaat. Buradakilerle en çok 4 senedir tanışıyorum, hadi Beyaz Atlı Prens'in çocukluktan gelen arkadaşları var desen.. Aralarında çok azıyla gerçekten can ciğer kuzu sarmasıyım, onlardan hiçbiri de çocuk sahibi değil ve açıkcası çocukla da düşünebileceğim insanlar değil. Eşimin de benim de kardeşimiz yok.

Derken.. Aklıma kuzenlerim geldi. Hani bahsetmiştim; aramızda bir okyanus var ve sık sık da görüşemiyoruz ama kardeş gibi yakınız, öyle yetiştirildik. Birden bir aydınlanma yaşadım resmen. Büyük kuzenim!

Kuzenim kendi isteğiyle çocuk yapmadı. Köpüşü var, oğlu gibi. Ben de köpek yetiştirdiğim için, biliyorum farkı yok köpekle bebeğin (köpek hatta bir çok durumda daha avantajlı bir seçenek :P bizim kız duymasın şimdi, ayıp olur, çaktırmayın). Yani çok iyi köpek bakan kuzenim aslında bence çok da iyi bakar Maya'ya. Üstelik çok zeki, çok yaratıcı, çok eğlenceli ama aynı zamanda sınırları iyi koyabilen, tatlı-sert olabilen, iyi bir yönetici. Eşini de çok seviyorum, kalbi inanılmaz temiz, çok iyi bir insan. Sağlıklı yaşıyorlar, spor yapıyorlar, boş vakitlerinde eğlenmeyi de dinlenmeyi de biliyorlar. Sonra kocaman bir aileleri var, kuzenler, çoluk, çocuk.. Harika yemek yapar kuzenim, bizim kız aç kalmaz. Kışın kayak, yazın bahçede havuz keyfi yapar. Amerika'da iyi bir eğitim alır, entellektüel olur.. Evet bence kuzenim bakmalı bizim kıza!

Tam içim rahat, verdiğim kararın mükemmelliğinin verdiği huzurla gözlerimi kapattım ki.. Aklıma şu takıldı. İyi de, kuzenceğizim kendi kararıyla çocuk yapmadı ve bu sayede de çocuksuz hayatın nimetlerinden faydalanıyor, geziyor, tozuyor, yiyor, içiyor, sporunu yapıyor, köpişkosuyla dağ bayır tepiyor. Kızın bir hayatı var yani. Çocuksuz ve mutlu bir hayatı. Bense Maya'yı itekleye kakışlaya bu hayatın içine etme planları yapıyorum ayol. Dost kazığı böyle atılır işte! Yok yok, Maya için ideal aile ama ideal aile için Maya.. I-ıh.. Kıyamam kendilerine.

Kısacası sevgili kızım, başına kaldık. Allah korusun kollasın bizi, şu yandaki gibi (belki bikaç diş daha fazlasıyla) iki yaşlı ama sağlıklı nine ve dede olalım, sen büyü, yetişkin ol, orta yaşlı ol, hatta abartalım yaşlı ol. Biz önce başında, sonra yanında olalım. Gözümle göreyim senin kendi ayakların üzerinde durabildiğini, annesiz babasız da olsan titremeden, güvende, mutlu olabildiğini. O zaman çekeyim gideyim. Daha önce değil.

AMİN!