13 Ağustos 2014 Çarşamba

Su kaynatmak

Hava sıcak ya, işim var ya, e-5'teyim ya, arabam su kaynattı.

Çektim kenara. 200-300 metre ötede polis arabası var . Gittim yanlarına ,arabamı gösterdim.
Bagajda suları varmış, verdiler . Arabamın yanına gittim. Kaputu açtım. Tam radyatörün kapağını açacağım taksi yanaştı,
"abla bekle biraz ,  bez ile aç" dedi. Bez uzattı . Aldım, bez elimde, bekliyorum buharın azalmasını. Gelen, geçen mal mal bakıyor.
Açtım kapağı, suyu doldurdum. Kapağı kapattım. Kaputu hemen kapatmadım.

Gelen, geçen hala mal mal bakıyor.

Mal mal.

Karı mıdır -kız mıdır falan dikizlediklerinden değil.

Hayret ediyorlar, yardım nezaketi falan da yok. Karının teki e-5 te  kaputu açmış napıyo la! Meraktan ölüyorlar.

Lastik değiştirmeyi öğrendim o hafta sonu. Tek başıma ilkinde yapamam ama ...yaparım ya..

Top sektirmeyi, para kazanmayı, küfür etmeyi,  8 saat araba kullanmayı, böcek öldürmeyi, pes oynamayı , öğreneli epey oluyor.

Bütün havanız bunlar için mi?

Kız arkadaş sorunsalı

Bahsetmiştim ya şurada, Maya 14 aylık ve henüz hiç kız arkadaşı olamadı. Bizim şansımız mı, 2013'te erkek bebek patlaması mı yaşandı, yoksa kızlar kilit altında iç mekanlarda mı tutuluyor bilemiyorum ama tam 1 senedir arıyorum, Maya'ya yaşıtı kız arkadaş bulamadım, bulamıyorum, imdat!

Bizim kızlar ve oğlanları yaşasın varolsun hepsi muhteşemler, lakin bari "1 adet" kız olsa, fena olmaz mıydı? Bizim kız erkek fatma olarak büyüyor, bence sorun değil ama geçenlerde fark ettim nadiren bir kız görünce ona da oğlanlara davrandığı gibi "itmeli kakmalı" davranmaya çalışıyor, böyle bir uslu uslu oturayım cici yapayım göz süzeyim yok hatunda. Direkt dalalım, altlı üstlü güreşelim.. Tamam öyle pembeli güllü bülbüllü dantelli kordaĞleli kırıtan bir prenses şeklinde büyütmemeye çalışıyorum ama yani halterci bayanlara da benzemesin ayol. Nasılsa anaokulu yaşında bulacak kızları (burada anaokuluna sıraya giriyorsunuz, onlar mesela "1 adet 2,5-3 yaş aralığında kız çocuğu alıyoruz" diye ilan veriyor, sıradan sizi alıyorlar, illa çocukların yaş aralığı maksimum 6 ay olacak ve kız erkek sayısı eşit olacak diye kural varmış evet) hatta okul çağında tee ergenliğe dek "ıyyy erkekler ööğğğ" diyecek biliyorum ama işte ne bileyim 1 tane kız arkadaşı olsa, iyi olmaz mı? Ben de kız analarından biraz "oturmayı kalkmayı" öğrenirim işte :P Onlarla ola ola ben de yakında kızı pisuvara alıştırmaya kalkıcam..

Velhasıl, kafaya taktım, illa ki bi kız bulunacak! Bizim burada bir yabancı anneler grubu var, oraya ilan verdim (evet valla yaptım bunu!) dedim, "12 aylık kızımın hiç kız arkadaşı yok, manyak değilim, psikoloğum, uyumlu ve eğlenceliyiz ana-kız, ilgilenen olursa bana özelden yazsın". Ayol vallahi koca grupta 3 adet ana-kız varmış bizim yaşta, "hadi" dedim "buluşalım hadi hadi!".

İlki Avustralya'lı (e güzel, bizim de 2 sene yaşamışlığımz var, sohbet açılır) buluştuk parkta. Ana kız süslenmişler geldiler, 30 derece havada anası dantelli mini etek, kızı pembe tütü giymiş. E olsun, n'apalım, artık gülü sevmek istiyoruz, dikenine katlanıcaz, insanların giyim zevkinden bana ne.. Lakin parkta çimenlere yayılamıyoruz, çünkü bu dantelli mini etek bağdaş kurmaya engel, tütü ise "kirleniyor"muş. Tamam, yürüyelim o zaman. Yavaş yavaş yürüyoruz, Maya zaten artık pusette oturmaktan sıkılıyor, yere inmek istiyor, kıza daral geldi o sıcakta. Ablamız birden "kızın kulağını deldiricem, bir yer biliyor musun?" demez mi! Ay, daha el kadar çocuk ayol! Parkın 163580'de birini yürüdük, ilk metro durağında ben kibarca ve de yantiri yantiri kaçar..

İkinci buluşmamız, bir İtalyan ve kızıyla vuku buldu. Yine hava güzel, yine parktayız. Tabii 30dk'dır bekliyorum bebekle ama Akdenizli kanında gecikme normal, sorun değil, olabilir, gölgede duruyorum nasılsa. Geldiler, tütü dantel falan yok, güzel bir başlangıç. Lakin yine oturamadık çimene, anne "ay burda kene olmasın" derdinde. Ayol burası şehrin en güzide parkı ayol ne kenesi, elaleme bak çırılçıplak P'ler V'ler sergide, bu millet paranoyaktır, ilk şüphede koca parkı kapatırlar ayol, rahat ol. Olamadı. Oturduk banka, çocuk devamlı kucağında. Yürümeye yeni başlamış düşüverirse dizleri acırmış. Benimkisi de uzanamadığı ciğerin peşinde takıntı yaptı ille dokunacak kıza. Zaten kız görmeye görmeye delirmiş, ille cici yapacak kızın bukleli saçına, taktı kafaya. Benimki hamle yapıyor, öbürünün annesi çocuğu çeviriyor. Benimki elindeki üzümü, yaban mersinini veriyor kıza, kesinlikle yedirmiyor, baktım elleri devamlı siliniyor çocuğun. Sohbetten de bana daral geldi, konu: evdeki beyaz koltuğu nasıl ve neyle temizliyormuş hanım kızımız. Ayh. En son çocuk hastalıkları ve ev kazaları konusunda bana bir ders vermeye kalkınca anam yeter dedim, bu ne korumacılık ya içim karardı felaket senaryoları dinlemekten ve kibarca yantiri yantiri kaçtım yine..

Üçüncüsü yağmura denk geldi, çocukla gidilen bir cafe var burada (ay evet bizim memleketteki gibi heryer çocukla gidilmeye uygun değil, bazen köpek kabul ettikleri yere çocuk kabul etmiyorlar falan) oraya gittik. Çocuklar kaynaştı, yerde oynuyorlar, biz de kaynaştık. Ya da ben öyle sandım ama sanki bu sefer de karşı taraf yantiri yantiri kibarca kaçtı gibi oldu. Bi anlam veremedim çünkü telefonumu da aldı ama?! Belki arar.. Kendimi buluştuğu kızın telefonunu bekleyen müzmin bekar erkek prikolojisine sokmadan ben mi arasam bilemiyorum, 1-2 hafta beklesem mi? (Düzelteyim: aradı vallahi aradı, heyecan yaptım ayh, yarın cafede buluşuyoruz, ne giysem?!)

Bu arada bir de tam 6 aydır "tanışmaya çalıştığım" bir anne-kız var, hem çocukların yaşı yakın hem de bizim mahallede. Çok sevimli bir anne-kız bunlar, bir de köpekleri var bazen yanlarında. Her sabah bizimle aynı saatlerde aynı trafik ışığında aksi yöne yürüyorlar, genellikle gülümseşiyoruz, selamlaşıyoruz. İlk aslında 6 ay önce fark ettim, aradan 1-2 ay geçti, dedim acaba tanışsam mı? Biraz çekindim nedense aslında sosyal biriyimdir. Sonra tam karar verdim, "hanfendi tanışalım mı?" diyeceğim, aha, annenin karnı şişmiş yine! Ay hamile kadınla şimdi bir sürü derdi vardır, zamanı yoktur, çekindim yani yine. Geçen gün yine içimden geçti, ya ben bu anne-kızla iyi geçinirim, sevimli insanlara benziyorlar. Tam hamle yaptım, bebek arabasının tekerleri ızgaraya takıldı, benim ayaklar mosmor, bakınız yanda seksi şükela bacaklarım.. Kız da o esnada geçip gitti. Bi bakşa bahara artık..

Velhasıl durumlar böyle. Kız çocuğu olan bir arkadaş arıyorum bayanlar.. Dedikodu bilmem, kurdaĞle ve tütü dışında (onlara da kıskıs arkadan gülmek kaydıyla, yoksa bana ne, zevk sahibini bağlar) önyargılı değilimdir, yemek beceremem ama kahvaltıda deryayımdır, sohbetim keyifli, yürürken adımlarım sıktır, okumayı, doğayı, bilimi severim, alıngan değilimdir, biraz tembelimdir, keyfime düşkünümdür, arada alev gibi parlar hemen de sönerim, kin tutmam, ha bir de samimiyimdir, arkadan dolap çevirmem asla, çevireni de affetmem ama. Kızım da yorgunken biraz opera sanatçısı kıvamında olsa da, uyumlu ve sevecen bir çocuktur. İzdivacınıza taliĞbiz. Arayın tanışalım pıh pıh.

12 Ağustos 2014 Salı

Doğumgünü

Aldattığı kadının doğumgünü , doğumgünümden  hemen biraz önce.
Bunu hatırlıyor olmak , beni gıcık ediyor.

Ex ile evliydik. Sorunların tavan yaptığı zamanlar.
Bir sorun nedeniyle gitmesi gerektiğini söyledi akşam saati, annesinde kalacaktı.  (hah)

Sorun yoktu.

O gece , beni aldattığı kadının doğumgününü kutlamak için gittiğini öğrendim .

Ben doğumgünlerini çok severim. Herkesin bir gün bebek olduğunu hatırlamak , sevdikleriyle sarmalanmak, güzel dilekler, düşünceli hediyeler, pasta...daha ne olsun.

Ex ile yolları ayırdım. İlk doğumgünüm. Ailem, arkadaşlarım durumdan habersizler o an.

Oğluma benim doğum günüm olduğunu söyledim. Oyuncakçıya  gidelim dedi. Gittik.

Bana Barbie seçti. Mor mini kıyafetli, simli, taşlı...Barbie lerin en havalısı.. Bir tane taç aldı , kraliçelere layık , ışıklı, tüllü falan :)
Sonra pasta aldık eve geldik.

Barbie yi açtım , pastanın yanına koydum. Tacımı taktım , oğlumu kucağıma aldım. Dilek diledim, üfledik mumları, bitirdik pastayı. 

Oğlum uyudu. Televizyon açtım. Trt'de müzik vardı.

değmen benim gamli yasli gönlüme
ben bir selvi boylu yardan ayrildim
evvel bağban idim yarin bağinda

talan vurdu ayva nardan ayrildim.

Hala dinleyemem bu şarkıyı..


10 Ağustos 2014 Pazar

Zil

Evde tadilat, apartman yöneticisine de yaradı. Dış kapıdaki zillerini değiştirdi , nizama soktu.

Zillere isimleri yazmış.

Güvenlik sebebiyle ismi değiştireyim , Oğlumun adı ve benim adımı yan yana yazayım. Sonra ne kadar gereksiz bişi  dedim. Sonra doğrusu bu  dedim. Sonra ne kadar kafaya taktın dedim. Ad yazmasam olmaz mı?  Çok delikanlısın, ya yaz işte...

Bazen, bazı konulara  anormal takılıyorum ama ANORMAL!  Örneğin oto koltuğu... Çocuğa ilk oto koltuğu alacağım zaman , bir zamazingo yüzünden arabayı değiştirdim . İstediğim ultrasüper güvenlikli oto koltuğunu alabilmek için. Kimse inanamadı. Öyle kazalar hayal etmiştim ki, "Amerika'da kanyon sınırlarında ,uçurumlardan uçurum beğenerek yuvarlanırsam eğer koltuk sağlam olsun, çocuk iyi olsun" kafasını yaşıyordum.

Kapı ziline de aynı şekilde takılıyorum ama ucundan döndüm sanırım. Ne olabilir? Oturduğum mahalle , tek başına yaşayan yaşlı teyzeler, amcalarla dolu. Çok şükür başına bişey gelmiş olan yok.

Adım öyle kaldı zilde. Son kararım. Gerçeğim.

Onu silersem, kalbim kurusun.

Güzel gün (!)

Çok şükür iyileşti Maya (ve sonra da ben - bu Allahın belası 18-20 derecelik yaz havasında üşütmüşüz azizim, boğazım ağrıdı çok fena), güzel dilekleriniz ve "kocamı nasıl satırla doğradım, kıyma yaptım, rahatladım, sen de doğra bacım, rahatlarsın" konulu temennileriniz için teşekkür ederim. Vallahi iş o noktaya gideyazarken, çektim bir köşeye "sen beni biliyor musun herüf!" dedim.. Demedim tabii ki, iki uygar insan gibi konuştuk, sonra ben kendisine bebeğin bacağı kangrene döndürülmeden bezi nasıl bağlanır, sandaletini giydirirken küçük parmağı da diğer parmaklar gibi neden ayakkabının içine sokulmalıdır, 14 aydır suluğu nerede durmaktadır, bir kaşık yoğurt (evet artık yoğurt serbest, kefiri de çok severmişiz sülalecek) tüm mobilyaları renklendirmeden nasıl yedirilir, içinde bilimum kimyasalların olduğu temizlik malzemelerinin durduğu kapı neden örtülü olmalıdır gibi konularda teorik ve kafaya kakmalı pratik dersler verdim, çocuğu uyutup koklaştık öpüştük kırmızı kurdaĞleli olaylar zinciri yaşadık falan, iş tatlıya bağlandı. Dur bakalım cicim ayları ne kadar sürecek..

Bu sabah kızı babannesiyle dedesine satıp önce 2 saat spora gittim, ordan tazecik ekmek alıp geldim - e spor başka ne için yapılır, yemek için! Balkonda kahvaltı keyfi efil efil. İnanamayacaksınız ama bu yaz ilk kez balkondayız! Vişne ağacımızın artık hiç vişnesi kalmadı, kimse toplamadığı gibi kuşlar da yemedi ayol, öyle büzüştü döküldüler cağnım vişneler. Sırf bunun için koca bir merdiven alacağım seneye! Kahvaltıdan sonra kızı aldık babannesinden, eve getirip zorla öğle uykusuna yatırdık (hastalık sağolsun, tüm uyku düzeni sizlere ömür, ya memede uyuyor ya da bangır bangır ağlıyor son perdeden). Tabii uyanınca öğle yemeğini yine yemedi. Hastalıktan önce azıcık gıdısı çıktıydı, sevindiydik, 4 günde 300gr kaybetmiş, yine hap kadar kaldı. Yemek de istemiyor, işte yandaki fotoda koca peyniri nasıl ortadan yediği ve gerisini attığının kanıtı! Güler misin ağlar mısın? Bekliyoruz bakalım, nereye kadar bu açlık rejimi.. Bu arada ben sinirlerim iyice gerildiği bir an kendim yediğim enerji barından verdim, içinde E'lerden ne ararsan hepsi ve barın ağırlığından çok şeker var ya, öle bayıla, ağzını şaplata şaplata yedi koca barı. Nasıl böyle cahilim bilemiyorum bacılar, yedirdim yedirdim ağladım, ellerimle zehirliyorum kızımı diye.. Bekliyorum, kaburgalarını sayıyorum ve inşallah yer yakında diye dua ediyorum.. Umut fakirin ekmeği.

Sonra kızı babasıyla Modern Sanat Müzesi'ne birkaç Warhol vesaire görmeye yolladım. Bense kendime kocaman hatta devasa hatta kozmik bir ballı zencefilli sıcak süt yaptım, girdim yatağa, blogları, gazeteleri okudum. Bir iki de bisküvi daldırdım süte ayol, ayıptır söylemesi zulada böyle durumlar için birkaç bisküvim her zaman olur, bandırarak mutlu olan-gillerdenim evet. Aşırıya kaçmadıkça, muffin yerken göbeği muffin top yapmadıkça, mutluluk arttırıcı bu tip kaçamaklar elzem, yahu..

Bu güzel günde, kendimle başbaşa kalmak, kimsenin ağlamaması, hiç kimsenin hasta olmaması, kimsenin hizmet beklememesi ve "yaymak" ne muhteşem birşeymiş. Allah ikisinin de yokluğunu göstermesin ama ara sıra bebeksiz kalmak, kocasız kalmak muhteşem bir şey! Günün geri kalanında, bizimkiler sanat dozundan bitkin dönünceye dek, 1990'lar belgeselini izledim ve koltuktan 2cm bile kıpırdamadım! Amanın ne lüks bu boşluk hissi! Baterilerim şarj oldu vallahi.. Gel yeni hafta, gel! (... aman kibar kibar gel gözünü seveyim...)

Yaşlılar ve bebekler

Haftasonu Berlin'deydik, Beyaz Atlı Prens'in 96 yaşındaki anneannesi "Oma"yı ziyaret ettik. Oma 6 ay öncesine dek kendi evinde, kendi başına yaşarken, artık yaş nedeniyle ciddi hafıza sorunları yaşıyor ve kendi kendine yaşaması söz konusu değil. Burada bizim kültürümüzdeki gibi yaşlılar son yıllarını genellikle aile yanında geçirmediği için, adet olduğu üzere Oma da bir bakımevine yerleştirildi. Orada uzman yardımı alıyor ve günün herhangi bir vaktinde ziyaret edilebiliyor. Ne yazık ki, Oma 96 sene boyunca kendi ayakları üzerinde durduğu için, kendi kararı dışında aile meclisinin ortak kararı ile bakımevine gönderilmesini kabullenmesi zor oldu. Sanırım yaşam enerjisini yitirdi, hani derler ya, "vazgeçti.." diye; ne iki lokmadan fazla yemek yiyor, ne de yataktan çıkmak istiyor. Sanırım fazla zamanı yok artık, o nedenle tornunun çocuğunu, Maya'yı görsün istedik..

Zor oldu. Onu iki sene önce, son defa gördüğümde zehir gibi bir kadındı. Şimdi ufacık, yardıma mahkum. Bebek gibi. Ziyaretimiz sırasında öğle yemeği servis ediliyordu. Biz nasıl Maya'ya yedirmeye çalışıyorsak aynen kızı da ona yedirmeye çalışıyor. Maya gibi o da reddediyor. Maya gibi o da küçücük, zayıf, hap gibi, kırılgan.. Maya nasıl yürürken zorlanıyorsa, elimizi arıyorsa, dengesini bulamıyorsa, o da öyle zorlanıyor. Tek başına ayağa kalkamıyor, yaprak gibi titriyor. Maya gibi onun da söylediklerimizi tam anlayıp anlamadığından emin olamıyoruz, psikolojisi birden değişiveriyor, Maya gibi korkuyor, endişeleniyor, birden seviniyor.. Maya gibi uykusu, sık sık kesiliyor, bazen uyuyamıyor, bazen uyanmak istemiyor. Ananem hep "bebekler uyuya uyuya büyür, yaşlılar uyuya uyuya ölür" derdi.. Üstelik Maya gibi, görmediği akrabalarını unutuyor mu, bizleri tanıdı mı, emin değiliz.. Kısacası, ileri derecede yaşlılık ile ilk derecede bebeklik ne kadar benzer. Hep bunu düşündüm ziyaretimiz boyunca. Benjamin Button gibi.. Başladığın noktaya geri dönmek gibi.

İçim cız etti hep.. Yaşlılık ne zor şey, yalnızlık ne zor şey. Bebeklikle yaşlılık bunca benzerken, bunca kontrastın olması ne kadar ürkütücü. Birinde artık gün be gün kötüleşiyorsun, diğerinde gün be gün iyileşiyorsun. Biri yaşamının en sonunda, diğeri en başında..

Yaşlılarla bebekler genellikle iyi geçinirler. Birbirlerini anlarlar genellikle. Belki de bundan..

7 Ağustos 2014 Perşembe

Sıvı Sabun

Ne zaman hayatıma, tamamen yerleşti düşünüyorum bulamıyorum. Sanki birden unuttum mis gibi pembe-beyaz çizgili  duru sabunu, birden yıvışyıvış hayatımda bitiverdi.

İlk parasız kaldığım günün , ilk alışverişi- ki alyansı kuyumcuda okuttuğum para ile - evde sıvı sabun yok. Listede adı var, alıcam.

Gittim markete. Sıvı sabunların karşısında dehşete düştüm.

Kimsin kızım sen? Ben duru kalıp sabun severim aslında, palmolive de olabilir. Seni neden , nasıl bir ezberle alıyorum. 5 kalıp sabun fiyatına , küçük pompalı sıvı sabun hı? Daha avukata para verilecek, araba bakıma sokulacak, sıvı sabun kim ya?  Sıvı sabun standı karşısında 15 dakika geçirdiğime eminim.
Dehşet...
Böyle böyle  hayatıma yavşayan daha neler vardı acaba?
Markette gezindim. Havlu kağıt..Al işte..Peçete var zaten, Mutfakta tezgah bezi var, ne işe yarıyor - hiç! Onun işini yapan varken bir de bekçi gibi havlu kağıt almışım, fillilerinden.
Parke-seramik-cam temizleyicileri hepsi ayrı ayrı..Bu ne ya? Aldım bir pril, hepsini prille temizledim.
Cam önünde menekşelerim vardı. Anneannem vermişti. Onlara vitamin falan lazımdı.
Ya ben menekşe sevmem ki, yani özel olarak sevmem. Bir menekşem eksikti, ilk fırsatta anneanneye geri götürülecekti. Kendisiyle çiçek yarışını , vitaminle de olsa kazanamayacaktım, neyin vitamini, kendime b vitamine alsam daha iyi, sinirlere iyi gelir.

Sıvı sabun aydınlanmasından sonra çok değiştim.

Evde gereksiz ne varsa gittigidiyor.com da satmaya başladım. 1 liradan açık arttırma açarak.