Zor oldu. Onu iki sene önce, son defa gördüğümde zehir gibi bir kadındı. Şimdi ufacık, yardıma mahkum. Bebek gibi. Ziyaretimiz sırasında öğle yemeği servis ediliyordu. Biz nasıl Maya'ya yedirmeye çalışıyorsak aynen kızı da ona yedirmeye çalışıyor. Maya gibi o da reddediyor. Maya gibi o da küçücük, zayıf, hap gibi, kırılgan.. Maya nasıl yürürken zorlanıyorsa, elimizi arıyorsa, dengesini bulamıyorsa, o da öyle zorlanıyor. Tek başına ayağa kalkamıyor, yaprak gibi titriyor. Maya gibi onun da söylediklerimizi tam anlayıp anlamadığından emin olamıyoruz, psikolojisi birden değişiveriyor, Maya gibi korkuyor, endişeleniyor, birden seviniyor.. Maya gibi uykusu, sık sık kesiliyor, bazen uyuyamıyor, bazen uyanmak istemiyor. Ananem hep "bebekler uyuya uyuya büyür, yaşlılar uyuya uyuya ölür" derdi.. Üstelik Maya gibi, görmediği akrabalarını unutuyor mu, bizleri tanıdı mı, emin değiliz.. Kısacası, ileri derecede yaşlılık ile ilk derecede bebeklik ne kadar benzer. Hep bunu düşündüm ziyaretimiz boyunca. Benjamin Button gibi.. Başladığın noktaya geri dönmek gibi.
İçim cız etti hep.. Yaşlılık ne zor şey, yalnızlık ne zor şey. Bebeklikle yaşlılık bunca benzerken, bunca kontrastın olması ne kadar ürkütücü. Birinde artık gün be gün kötüleşiyorsun, diğerinde gün be gün iyileşiyorsun. Biri yaşamının en sonunda, diğeri en başında..
Yaşlılarla bebekler genellikle iyi geçinirler. Birbirlerini anlarlar genellikle. Belki de bundan..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder