7 Ağustos 2014 Perşembe

Çocuk hastalıkları ve stres

Bu yaştaki çocuklar yılda ortalama 9 kez, anaokulu çağında ise 12 kez hasta oluyorlarmış, bu gerçekten doğruysa, hastalıklara karşı verdiğimiz tepkileri tekrar gözden geçirmemiz gerekecek; çünkü Maya hastayken ben / biz sadece fiziksel anlamda değil, psikolojik anlamda da çok zorlanıyoruz.

Bu hafta başında Maya 3 numaralı hastalığını geçirdi. Bu seferki de aslında önceki iki hastalıktan farklı değildi; huysuzluk ve iştahsızlıkla başlayan, 3 gün boyunca 40 C' ateşle devam eden, büyük olasılıkla virütik bir hastalıktı yine. Yüksek ateşe dair geçen seferkiler kadar elim ayağıma dolaşmadı ama artık bebeklikten çıkan minik hastanın bakımı çok daha zormuş. Tam da "14 aydır emziriyorum, artık kesmeli" derken, meme gerçekten kurtarıcım oldu. Ağzına lokma koymadı ama 24 saat, 3 gün devamlı emdi. Kısa aralıklarla kucakta odalar arası gezdirme dışında biz ikimiz devamlı yataktaydık. Ve ben bir şey daha öğrendim, 48 saat uykusuz ve sonra 2 saatlik uykuyla bir 24 saat daha uykusuz da yaşayabiliyormuş insan.. Fiziksel olarak dayanabiliyorsun da, psikolojik olarak.. İşte o ayrı hikaye.

Yorgunluk, yetersiz beslenme (zaman mı oldu?), tüm sıkıntımı içime atmak (bloğa yazamadım ailem okuyor ve aşırı endişeli insanlar), kimsenin sırtımı okşamaması (Beyaz Atlı Prens'in birden "kocam denen ilgisiz herüf" ayarına dönmesi) beni bitirdi. Çocuğun hastalığının stresiyle annelik yeteneğimi, eşimle ilişkimi ve genel olarak hayattaki başarısızlıklarımı kafama taktım. Strese karşı pek dayanıklı değilim ve özellikle neden-sonuç ilişkisi içinde gelişmeyen olaylar beni aşırı korkutuyor.

Stresle mücadele edebilmek çok önemli. Genellikle hepimizin bir yöntemi vardır; kimimiz oturur "ağlar ve rahatlar", kimimiz işi mizaha vurur, durumu kabullenmeyerek alternatif evrene geçeriz, kimimiz ise sinirlenir, en yakınımızdakilere kafayı takarız. Ben hayatımın çok farklı streslerinde, kendi kafamda olayı çözene, beni korkutan ya da endişelendiren olaylara dair mantıklı "neden-sonuç" ilişkisi kurana ve gücümü toplayıp aktif mücadeleye başlayana dek, bu yöntemlerin her birini kullandığımı görüyorum. Bu günlerde en çok kullandığım yöntem ise; endişeden uzaklaşabilmek için kafayı en yakınındakine takmak. Beyaz Atlı Prense kafayı takmış bulunuyorum, evet. Ne yapsa hata, ne yapsa eksik, devamlı homurdanıyorum, psikolojik savaş halindeyim. Onun da benden bu derece sevgisizlik karşısında eli ayağına dolaşıyor, hani tahtaya kalkınca doğru bildiğini unutan öğrenci gibi, normalde yapmayacağı şeyleri yapıyor. Hepsi saçma sapan küçücük şeyler, mesela makinada beyazları yıkayacağım (evet yine BEN) içinden koca siyah bir tshirt çıkıyor, deliriyorum. Mesela bebek ağlıyor, yataktan su istiyorum, 14 aydır aynı yerde duran suluğu bulamıyor, illa bebekle BENim yataktan kalkmam, gidip suluğu bulmam gerekiyor. Saçma sapan küçücük şeyler, biliyorum ama işte deliriyorum.. Gece boyu, BEN ağlayan bebekle salonda turlarken, o kulağında tıpalarla horul horul uyuyor. Gündüz işte, BEN yine yatakla oda arası turlamaktakta, o akşam geldiğinde "yoruldum, bugün erken yatayım" diyebiliyor. Evet, uykusuz işe gitmek zor biliyorum ama sanki havaalanında radar kontrolörü adam! Deliriyorum.. Sonunda da patlıyorum evet, saçma sapan birşeye sinirleniyorum.

Oysa beni korkutan "neden?", yani neden hasta oldu? Noe'nin oğluyla birlikte bir muzu dişledikleri için mi? Babannesiyle yürüyüşe gidip ayakları çorapları ıpıslak döndüğü için mi? Trende hapşıran birinden mi? Bizim ev pis mi? Ellerimizi yeterince yıkamıyor muyuz? Bağışıklık sistemi mi yetersiz? Beslenemiyor mu? Çok mu zayıf? Ya değil işte, ilk cümleye bak yılda 9 kez diyor.. Yine de neden neden neden? Asıl soru: ben bu çocuğa bakamıyor muyum, yetersiz miyim....

Nasıl yapacağım bilmiyorum, belki bir uzman yardımı almam gerekiyor. Açıkcası düşünüyorum da. Strese karşı çok zayıfım ben. Mesela ağlamasına karşı çok zayıfım, dayanamıyorum, rahatsız oluyorum ve bu ona da yansıyor. Ya da hastalandığında gülüp oynayamıyorum, yıkılıyorum, suratım beş karış, sinirliyim, onu öpüp sarılsam da içimde fırtınalar kopuyor. O da anlıyor çünkü çocuklar hep anlar.. Bunu nasıl yeneceğim bilmiyorum, sakin kalabilmeyi, normalleştirmeyi ve kabullenmeyi nasıl başaracağım. Allah daha büyük hastalıklar vermesin, beni ve yavrumu sınamasın inşallah ama hayat bu, olabilir ve ben hazırlıklı olmalıyım. Anne olmak güçlü olmak demek çünkü, oturup zırlama ya da sinir küpü olma ya da kaçıp gitme lüksü yok artık.

Maya iyileşti. O zor 3 gün çok şükür geçti. Şimdi oturup hastalık sırasında yaşanan stresle başa çıkma yöntemlerini araştırıyorum, gerekirse bir uzmandan yardım alacağım. Sizler bunu nasıl yeniyorsunuz, sakin kalmayı nasıl başarıyorsunuz, fikirlerinizi duymayı gerçekten çok isterim....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder